Varis Tedavisinde Geç Kalınmasının Olası Sonuçları
Varis, alt ekstremite venlerinde kapak yetmezliğine bağlı olarak gelişen ve toplardamarların belirgin şekilde genişlemesiyle karakterize edilen kronik venöz hastalıklardan biridir. Hastalığın erken dönemlerinde yalnızca kozmetik kaygılar ya da hafif şikayetlerle sınırlı kalabilen semptomlar, tedavinin gecikmesi durumunda ciddi klinik komplikasyonlara dönüşebilmektedir.
Varis tedavisinde geç kalınması, venöz hipertansiyonun artmasına ve buna bağlı olarak ciltte hiperpigmentasyon, lipodermatoskleroz ve ilerleyici şekilde venöz ülserasyonların gelişmesine yol açabilir. Venöz ülserler, özellikle ayak bileği çevresinde ortaya çıkan, iyileşmesi güç ve enfeksiyon riski yüksek kronik yaralardır. Bu yaralar hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmekte ve uzun süreli tıbbi müdahaleyi gerektirmektedir (Eberhardt & Raffetto, 2014).
İlerlemiş varis vakalarında kan akışındaki durgunluk, tromboz gelişimi için uygun bir zemin hazırlar. Bu durumda yüzeyel tromboflebitin yanı sıra derin ven trombozu (DVT) da oluşabilir. DVT’nin en ciddi komplikasyonu ise pulmoner emboli olup, bu durum hayatı tehdit eden acil bir klinik tabloya neden olabilir (Nicolaides et al., 2013).
Ayrıca, kronik venöz yetmezliğe bağlı olarak gelişen ödem, ağrı ve fonksiyon kaybı; bireylerin günlük aktivitelerini sınırlar ve psikososyal açıdan da olumsuz sonuçlar doğurur. Geç kalınmış tedavi süreçlerinde müdahaleler daha invazif olmakta, iyileşme süresi uzamakta ve tedavi maliyetleri artmaktadır.
Sonuç olarak, varis hastalığında erken tanı ve zamanında tedavi; hem hastanın yaşam kalitesini artırmakta hem de ilerleyici komplikasyonların önlenmesinde belirleyici rol oynamaktadır.
Kaynakça:
Eberhardt, R. T., & Raffetto, J. D. (2014). Chronic venous insufficiency. Circulation, 130(